7 Eylül 2015 Pazartesi

BOŞLUK

Konuşabilsem keşke kızınca, bağırabilsem sevince, susabilsem mutluluğu, kussam içimdekileri..
Daha iyi olurdum sanırım. Herkesin kendi cümleleri olmalı hayata karşı, kızınca bi başkasına anlatmak yerine kızdığımız kişiyi yargılasak o an yüzüne vursak herşeyi kırılacağını düşünmeden?
Aksine kırılcağını düşünerek çok sustuklarım oldu. Kocaman bi boşluk var içimde dolmuyo sürekli ağrıyo. Sevgi istiyo benden sevilmek istiyo bi erkek tarafından. Son nedir bilmiyo, denemekten bıkmıyo, üzüleceğini bile bile atlıyo herşeye. En güzel yanıda denedim içimde kalmadı demesi :) Ve o hiç pişman olmuyo bu yüzden.
Birini istiyorum tanımadığım biri ama, adını nereli olduğunu benden nekadar uzakta olduğunu bilmek istemiyorum sadece konuşsun benimle istiyorum. Belki mektupla olmasada mesajla konuşsak anlatsam her şeyi aklımdaki her şeyi. Anlatsa oda bana kendini tanımadan tanısam onu. Gözlerini görmeden ona dokunmadan en yakınım bellesem onu kafamda. Tanıdıklarım bu hale soktu ya beni bide bunu denesem diyorum. Konuşmaya çok ihtiyacım var boğuluyorum..
Boşlukta boğulmayı da tattık sonunda..

5 Eylül 2015 Cumartesi

KARMAŞA

Çok karışık duygular içindeyim. Bi an öyle çok sevesim geliyo aşık olmak istiyorum. Sonra yine ben üzülücem diyip vazgeçiyorum. Karşıma biri çıkıyo yakışmıyo yanıma yada istediğim gibi bakmıyo daha sevecen daha sevgi dolu bakıyo istemiyorum onu. Kimsenin kaşını beğenmiyorum. Yürüyüşü cezbetmiyo yada duruşu. Sesleride detone olmuyo. Boyuda kısa bazısı çok uzun ay beğenmiyorum işte.
Aradığım hiç biri değil. Hiç biri donuk bakmıyo, zeki takılmıyo, seviyolar onlar sevebiliyolar..
Kelimelerim tükendi artık kendi cümlelerim yok. Yalnızca kırgınım. Çok kırgınım.
Bi boşluk var çok derin. Çaresizim bitkinim. Umudum tükendi sevemiyorum merak etmiyorum kimseyi. İzlediğim dizinin mutluluk fışkıran sahnesinde ağlıyorum bazen ufacık şeyler var o dizilerde bi duruş bi mimik bi kelime..
Sonrası hüsran, beklemiyorum sabretmiyorum geleni tepiyorum gidene el sallıyorum. Eskisi gibi değilim daha çok gülüyorum. Daha az göz teması kuruyorum. Karmaşık hallerdeyim işte. Tek hissettiğim öfke ve kırgınlık. Geçicek gibi değiller. Çabuk sinirleniyorum, parlıyorum, tek fark sönmüyorum daha çok yanıyorum her defasında daha çok yanıyorum.
 Neyse otur otur belim ağrıdı iyi geceler..

30 Ağustos 2015 Pazar

UMUT

Şu an ve bu aralar sadece seni düşünüyorum. Seni anlamaya çalışıyorum.
Seni merkez aldım dünyama. Bedel ödüyorum seninle mutlu olabilmek için. Bekliyorum, sabrediyorum, özlüyorum. Dediklerin aklıma geliyo gülüyorum.
Bir kelimenle gülüp yine bir kelimenle ağlıyorum. Bir umut kattın bana bir hayal ekledin umuduma, gör beni diye her gece sana yalvarıyorum senden habersiz. Sana isyan ediyorum yeni hayaller kurmaya çalışıyorum yine senden habersiz. Sadece yazıyorum seni..
Franz kafka, Milena'ya mektuplar kitabında tamda beni anlatmış..
"Mektup yazmak, hayaletlerin önünde soyunmak demektir, ki onlar da aç kurtlar gibi bunu bekler zaten. Yazıya dökülen öpücükler yerlerine ulaşmaz, hayaletler yolda içip bitirir onları."
Gerçektende öyle hiç bi yazdığım sana ulaşmıyo. Sana söylediklerim sana isyanlarım sayende gülmelerim öpücüklerim sana ulaşmıyo. Can sıkıcı.
Nerde yanlış yapıyorum? Hep bunu düşünüyorum. Ama umudum var seviceksin beni. Geç olmadan sev olur mu? Geç kalmayalım bize olur mu? Hayaletlere yediricek şeyler yazdım yine sana ulaşmadı..
Yine soyundum Hayaletlere..
Yine soyundum Aç kurtlara..
Hadi hayırlısı..

9 Ağustos 2015 Pazar

ÖDÜN, ÖDÜNÇ

İtiraf ediyorum bunlar kardeş :)
Çok zorlandığım zamanlarda hep tek pişmanlığım oldu. Kendimden fazla ödün vermek!
Ne zaman boğulduğumu hissetsem boğanda değil kendimde aradım suçu ve bingo! yine her yüzüme gülene 10 adım gitmişim. Artık inandığım arkasında durduğum tek bi sözüm var. 
"Annen ve Baban dahil kimseye kendinden ödün verme." 
 Ödünç ne alaka diyen olucak onuda şöyle açıklıyım. Ödün veriyosun kendinden ve aklın başına gelene kadar ya duygularını ya gücünü yada hayatını ödünç vermiş oluyosun. Bazen alttan almamak gerekir herşeyi ben bunu çok yaptım. Yapmak zorunda kaldım. Çünkü ne zaman sesim çıksa dikbaşlı oldum. Hep saçmalıyosun dediler. Kimse senin açından bakmaz olaylara inan kimsede senin yanında olmaz. Şuan yalnızım.
Ne bi sevgili ne anne ne baba hiç biri yok yanımda 9 m2 'mde yalnızım. Sen iyiyim dediğinde altında yatanı kimse anlamıcak. Bu hep böyle oldu. "Nasılsın?" sorusuna kötü olduğumda çok net "iyiyim" cevabını dayardım. İyi olduğumda bana nasılsın diye soramıyolar genelde :) 
Ama kimse bunun farkına varmaz seni senden başkası bilemez.
 Ve suan boğuluyorum. Söylenen herşey yine benden çalınmış pardon! Ödünç alınmış gibi geliyo benim aklım başıma geldi ama bu kez mecburum hayatımdan ödünç vermeye. belki senelerimi alıcak ama mecburum. 
Allah herkesin yardımcısı olsun Ödün, Ödünç verdikleri hayatlarında..
Bi paketin ömrü 24 saatten kısa olmamalıydı..

7 Ağustos 2015 Cuma

ÖPÜLÜNCE DÜZELENCELER

Ah ne biçim bi lanettir bu..
Pamuk prensesin, Kül kedisi'nin, Rapunzelin ve minimum dişi masal kahramanlarınnın hep bi prensi oldu. Küçükken hep bunu aşıladılar bize "Erkek egemen bi hayat" onlar öpmezse hiç bişey düzelmez diye düşündürdüler. Onlar olmadan bizim bi önemimiz yokmuş gibi tek başımıza bişey yapamazmışız gibi.. 
Şimdi lanetimize gelelim. Öncedende söyledim benim için İstanbul 9 m2 den ibaret yani odamdan. Tek özgürlük alanım burası oldu tabi sadece geceleri. Hep babamın baskısı altında oldum. Kendi başıma bişey yapmaya kalktığımda engellendim. Sanki bi lanet gibi.. Öpülünce düzelenceler laneti..
Ama bu kuramı yıkıcam ben hayatımda bi erkeğin daha egemen olmasına izin vermicem. Bi erkeğin beni öpünce, ayağıma ayakkabı giydirince, saçımdan tutup kuleye tırmanınca değil ben istediğimde biticek bu esaret. O gün ne zaman olur bilmem ama bu laneti ben bozarım.
  İlerde eğer fikrim değişirde evlenirsem bebe yaparsam kızlarıma ayakları üstünde en kötü benden destek alarak durmayı öğreticem. Ne polyanna gibi olucaklar nede öpülünce düzelenceler gibi.. 
Çünkü hiç öpülünce düzelmiyo. 
Onlar bi erkekten medet ummasın diye herşeyi yapıcam.
Kül kedisini izletmem mesela üvey kavramı kötü bi kavram değil ama ordaki üveyler kötü.
Polyannada çok iyimser oda olmaz. Çözüm aramak yerine iyi bişeyini aramak saçma.
Pamuk prenses ne öyle dudaktan öpmeler felan ayıp canım.
Yani kısaca ÖPÜLÜNCE DÜZELENCELER LANETİyle büyüdüm.
Öyle büyütmem.

5 Ağustos 2015 Çarşamba

YAKIN AMA UZAK..

Fazla olmadı sevgilimden ayrılalı belki 1 ay kadar..
Yalnız kalmak için ayrıldım. 
Nedenini bilmeden yalnızlık istedim. İnsanın karanlığa da ihtiyacı varmış meğer. Bu aralar bu halimin nedenini sorgularken bi yol buldum. "Bütün olabilcek nedenleri geçir aklında hangisinde gözünden yaşlar akıyosa dur." Bu şekilde keşfettim içinde kaybolduğum derin boşluğun nedenini.
Yemek yemiyorum, su, sigara, kahve ve ara sıra bi ufak büsküvi..
Onu arayışlarım hüsranla sonuçlandı hep ne yaptıysam bu özleme çare bulamadım. Hala o boşluk kocaman. Hep birilerinde aradım çözümü çok hatalar yaptım. Sığınmak istedim hep sarsın istedim biri korusun kollasın istedim. Özlediğim çok yakınımda aslında 20 senedir hayatımda hatta. Evet niye böyle olduk biz onunla neden böyle bi mesafe girdi aramıza? ona bunu soramıcak kadar uzağız.. Belki seviyodur beni, belki merak ediyodur gerçekten yapıyomudur bunları Eksik yanım..
Ben küçükken ayrıldılar uzun bi süre çocukluğum dediğim hatırladığım zamanlarımı uzakta geçirdim onlardan. Sonra ne hikmetse barıştılar. Yine aldılar beni yanlarına oda yapmışlar bana prenses yatak örtülü güzel kabarık bi yatak. Pespembe perdeler. Hiç sevmemiştim o odayı.
10 yaşımda biraz hırçındım. Tanımıyodum onları huyları değişik geliyodu. onların bi parçasıydım oysa. İLK tokadımı o zaman yedim ben. Şuan 20 yaşındayım hala bitmedi içindeki bana olan şiddeti hala vuruyo hala bağırıyo. Ama ben onu özlüyorum. 1 aydır susuyorum o bağırıyo ben susuyorum. Vuruyo yine susuyorum. Halbuki bana bi gülse yine çocuk olucam yine Babam diyip boynuna atlıcam olmuyo. Onu çok seviyorum..
Babamı çok seviyorum..
Ne hata yaptıysam onu ararken yaptım kime sığındıysam karşılıksız sevgiyi bulamadım. Hep arkadaşlarıma imrendim onların Babalarıyla konuşmalarına imrendim.
Olmuyosa diretmiyoruz özlemeye devam.

   Belki bir gün oturup karşısına Seni Seviyorum Babacım diyebilirim..

EN ACILI BULUŞ.. 

Kromagnum amcamızın dönemi kadar güzel bi dönem yok. Koy incir yaprağıni gez kimse sana neden böylesin ay çok rüküşsün demiyo. Hoş kadınlar'ın olduğu yerde bu imkansız. Her zaman söylerim "Kadın süsleniyosa bi rakibi vardır." yani biri incir yaprağı koyduysa öbürü kiraz yaprağı koymuştur o dönemde. :)
 ve
Gelelim şu buluşa. Aida isimli bi teyzemiz zamanında yemeklik malzemeyle sikke yaparım sanmış tabi benim gibi sakar oda, bacağına dökmüş sonra can havliyle çekmiş karışımı bacağından. Sahte sikke yapayım derken ağdayı keşfetmiş ve kendi ismini vermiş bu buluşa.. Aida.. zamanla Ağda olmuş tabi..
M.Ö. 15 Haziran 696 günü Lidya uygarlığı..
Tarihe bakar mısın?
O gün bu gündür acı çekiyoruz Aida teyze yaktın bizi. Tamam buldun sende kalsın niye yaydın neden? Sırrın olsaydı buda senin bu kadar mi ticari bakıyosun bizi harcıyosun. Bak sen tanıtmasaydın o yapışkan karışımı şimdi mutlu mesut acısız olucaktı herşey.
Ben bulsam yaymazdım şahsen bu kadar küfür yemek heleki milattan öncesinden bu yana kemiklerime yazık.. :) 
Tamam hadi o buldu Ey Aynı Neslin Vatandaşları neden uydunuz? tek suçlu Aida teyze değil ki. Bak şimdi erkekler bile yapıyo hakmı bu etrafta döşü kıllı kalmadı belki biz döşü kıllı seviyoz..

Doğarken yedik tokadı belkide bi hazırlıktı..

2 Ağustos 2015 Pazar

BİZİM ZAMANIMIZDA!

Bununla başlayan cümleleri sevmiyorum net söyliyeyim.. 
Allah kimseyi bizim zamanımızda diyecek kadar büyütmesin. Ne biçim bi psikolojidir o ya. Şahsen beni hayattan soğutuyo. Hatta benim düşüncem değişikliklere açık olmayan saygı değer büyüklerimizin kurduğu bi cümle. "Siz şükredin halinize biz kuyudan su çeker onunla yemek yapar çamaşır yıkardık!"
Okey anladık zordu yaşam şartlarınız yokluk vardı ama şimdi acısını bizden çıkarmanın anlamı ne? İnşallah çocuklarıma bizim zamanımızda ile başlayan cümleler kurmam. Yani onların suçu yok anacım bizimde suçumuz yok zaman neyi sunduysa bize onu yapıyoruz. Devir değişti büyüklerim az ayak uydurmalı yeni nesle anlatın ama öğüt vermek için değil güzel anılarınızı paylaşın mesela adetlerimizi anlatın bize o dönemdeki saygıyı yansıtın bize mesela?!
O dönemdeki ilişkileri yansıtın bize İnsanlığı işleyin büyütürken kanımıza..
Benim suçladığım tek şey İstanbul..
Bütün suçlu o bence insanları rutine sürüklüyo yalan mı? 
İnsanlar rutine girdikçe eşleriyle hayatın tadını çıkaramıyo çocuklarıyla vakit geçiremiyo onlarla bişey paylaşamıyo bunun sonucunda aile bağlarından kopmuş bi nesil saygıyı sokakta gördüğü kadarıyla gösteren çocuklar büyüyo. Büyüklerimizde bizim zamanımızda deme fırsatını yakalıyo böylece..

Bende bi kez kullanıyım bari bizim zamanımızda pikaçu vardı ne izlerdik be :)

NEREYE KADAR?

Gece korkunç bi rüya gördüm. Uyandım ilk aklıma gelen senelerdir en yakınımda hissettiğim Adam'a msj attım. Çünkü o beni dinler beni rahatlatır yani senelerdir böyle oldu bu..
Patch, bi msjımla aradı beni ona ne kadar teşekkür etsem az İyiki var dediğim nadir kişilerden biri.
Bu arada ona "Patch" dememin sebebi okuduğum bi kitapta hayran kaldığım ve ona çok benzettiğim bi karakterin adı.
Neyse ilk önce bi geçmişe dönelim bu değerli Adamla biz küçüktük küçücüktük :) 
Lise zamanımda tanıdım onu. Tanışmamızın ertesi günü elinde bi gülle bana teklif etti biraz ani oldu ama çokça güzeldi. Onunla yaşadıklarım paylaştıklarım bana kattıkları çok güzel şeylerdi. Tabi çok uzun sürmedi ayrıldık sonra barıştık yine ayrıldık yine barıştık.. Ama şuan ayrıyız. Sonra onun arkadaş yönüne odaklandım derken onu arkadaş olarak görmeye başladım. Yaklaşık 4 senedir hiç kopmadık bazen 4 ay konuşmayız bi akşam msj atarım saatlerce konuşur didişiriz. Vakit onunla güzel geçiyo. Yine 2 gece önce ben biraz kötü oldum psikolojimin gel gitli olduğu bi dönem geçiriyorum. Ona msj attım bi bahane yine. Aradı 6 saat kesintisiz konuştuk tam ağlıcam diyorum güldürüyo gece hiç uyumadım ama çok şanslı biri olduğum kesin. Gelelim dün geceye çok değişik bi rüyaydı sanki gerçek gibi bişey göğsüme öyle bir baskı yapıyodu ki nefes alamıyodum onun acısıyla uyandım korktum msj attım dk'sı yoktu ama bi tel buldu yine aradı beni fazla uzun konuşmadık ama içimi rahatlattı fazlasıyla. Onca şey söyledi aralarından en güzelide "sen benim için çok değerlisin sen böyle yaptıkça ben daha çok üzülüyorum bitanem hep yanındayım fiziken olmasa bile gözünü her kapattığında yatarken her soluna döndüğünde ordayım bunu sakın unutma" demesiydi. Göğsümdeki o yük kalktı onu düşüne düşüne uyudum. Mutlu edenim sana minnettarım..
20 senemin bana kazandırdığı en değerli kişilikti Patch..
İyiki Varsın..
Bu arada "NEREYE KADAR?" sorusunu onunla sevdim ben. 
Nereye kadar takıcaz bişeyleri kafamıza? 
Nereye kadar devam ederiz böyle sahte gülüşlerle?
Nereye kadar maskelere gizlenicez?

Çok beğendiğim bi sözle bitirmek istiyorum. Üstüme alındım beni anlatıyo..
"Yalnızlık, yük olmamak adına kendi kendini mahkum ettiğin hapishanedir."

1 Ağustos 2015 Cumartesi

HER GÜN AYRI Bİ RENK

 Her insan, her gün ayrı bi renk taşıyo benim için. Bu aralar renkli günlerimi özlüyorum. 
Yapmak istediğimi düşünmeden bi cesaret yapabildiğim, gülmemin en içten olduğu zamanlarımı.
Biraz yalnızım bu aralar. Kendimi kapattım aslında dışarıya farkındayım bunun ama elimde olan 
bişey de değil açıkçası. 
İstanbul'u sevmiyorum.. Tabi sevmemem saygı duymadığım anlamına gelmez. Oda zor günlere şahit olmuş. Kim bilir belki bunların acısını çıkarıyodur bizden. 
Şöyle ufacık bi kasaba da yaşasam diyorum. Bahçeli ufak bi evim, komşularım, birde köpeğim olsa çokta güzel yaşanırdı bence. Köy pazarın'dan taze sebzeleri alsam. Bahçeme çiçekler eksem. Akşamları temiz hava eşliğinde yürüyüşümü yapsam. Asıl o zaman "herşey çok iyi çok güzel" olurdu sanırım. Hayat'a nasıl daha polyanna bakabilirim suan bilemiyorum. İNŞALLAH herkes hayalini yaşar. Bu arada hiç "İyi geceler" temalı bi mesaj almadım bu gece. Sahi biri iyi kelimesinin anlamını anlatabilir mi? bi ara bana..
Sizede iyi geceler bu arada..

 

AÇILIŞ :) 

MERHABA.. 
Bu kez yeni bi başlangıç niyetindeyim. Belki okunur belki okunmaz yalnızca içimdekileri yazmak istiyorum. 
Başta kendimden bahsediyim. Tabi ufak bi özür dileyerek başlıyorum. Cümlelerim devrilir arada, imlayı da pek hesaba katmadan konuştuğum gibi yazıcam şimdiden özür dilerim..
ve Ben..
Her şeyi kendi içinde yaşayan, karınca kadar bi olayı fil boyutuna getiren, duygularını abartılı yaşayan biriyim. Biraz panik atak, biraz agresif ama sürekli "herşey çok iyi çok güzel" cümlesiyle kendini teselli eden, yatıştıran bi yapım var. 
Cesur, deli, kırılgan, inatçı, savaşçı, güçlü..
Tabi güçlü görünmek bu aralar çok sıkıcı bi hal almaya başladı. Kendimi buna mecbur hissediyorum hep. İnsanların "sen güçlü bi kızsın" demesi ayrı bi baskı zaten. Olur olmaz güçlü durmaya zorluyo beni.

Kendimce MUTLULUK: Kendisi için bedeller ödenmesi gereken 
ödedikçe bitmeyen bi duygu. 
Kendimce AŞK: Tanımsız bişey olmasına rağmen olmazsa olmazımdır. 
Kendimce İSTANBUL: Sıkışmışlık, kargaşa, beklemek, kırılmak, abartı ve 9 m2'den ibaret..
Kendimce HUZUR: İşte ben onu arıyorum!!